Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş - Anton Çehov tarafından 1892 yılında kaleme alınmış bir uzun öyküdür. Öykü türünün tüm dünyadaki en büyük ustalarından biri olarak kabul edilen Çehov, kendine has tekniği ve üslubu ile "Çehov tarzı" olarak anılan öykülerin de öncüsüdür. Akıl hastanesinde kalan hastaları konu alan Altıncı Koğuş, Çehov tarzı öykünün, başka bir deyişle durum anlatısının en başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilir. İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan ve toplam 68 sayfadan oluşan eserin çevirisi ise Yulva Muhurçişi'ye aittir.
"Ben Deli Değilim!"
Altıncı Koğuş'un baş karakteri olan Ivan Dimitriç, küçük bir kasabanın merkezinde konumlanan bir akıl hastanesinde tedavi gören bir adamdır. Oldukça aksi ve sert bir kişiliğe sahip olan Ivan Dimitriç, akıl hastanesinin altıncı koğuşunda kalır. Ancak onu diğer hastalardan ayıran bir fark vardır: Ivan Dimitriç, sert mizacının dışında herhangi bir psikolojik sorun ya da delilik belirtisi göstermez. Fakat kaldığı akıl hastanesinin yaşam koşulları öyle kötüdür ki, bu ortamın aklı başında herhangi birini kolaylıkla delirtebileceğini düşünür. Hastanede yatan diğer beş hastanın tümü, oraya yıllar önce farklı nedenlerden dolayı kapatılmış ve çoktan orada unutulmuş insanlardır. Kısacası, Ivan Dimitriç ve diğer hastalar için dünya yalnızca hastaneden ibarettir. Yalnızca Ivan Dimitriç, onun akıl hastası olmadığının farkında olan ancak bu konuda herhangi bir şey yapmayan doktor Andrey Ragin ile uzun sohbetler eder.
Toplum Üzerine Derin Bir Sorgulama
Ivan Dimitriç'in sert ve kimi zaman kaba sayılabilecek mizacı, insanların ömrü boyunca ondan uzak durmasına neden olur. Ivan, Doktor Andrey ile ettiği sohbetlerin büyük çoğunluğunda toplumun ötekileştirdiği insanlara olan bakış açısını, acımasızlığını ve haksızlıklara karşı kayıtsızlığını sorgular. Ona göre toplumun geldiği bu durumun nedeni, farklı isimlerle anılan otoritelerin onlar üzerinde kurduğu baskıdır. Doktoru da sık sık bu kayıtsız toplumun bir parçası olmakla, kötü bir şeyi değiştirmek için hiçbir şekilde eyleme geçmemekle suçlar. Keza doktor, akıl hastanesinde başından geçen ve şahit olduğu olaylardan sonra, artık toplumun deli olarak nitelendirdiği insanlardan farksız bir konuma gelmiştir. Bu durum, Ivan ve doktor arasında geçen diyaloglarda çoğunlukla akıllı ve deli rollerinin değişmesine de neden olur.
Çehov Tarzı Öykü
Anton Çehov, ismini de verdiği öykü tarzında çoğunlukla bir olayı değil, durumu anlatır. Öykülerinde konu aldığı durumların belirli bir başı ya da sonu yoktur. Eserlerinin büyük çoğunluğu durağan bir olay örgüsünü takip eden derin tahliller ve sorgulamalar içerir. Durum ya da kesit öykücülüğü olarak da anılan bu teknik, günümüzde dünya edebiyatının da büyük bir parçasını oluşturur. Altıncı Koğuş'ta geçen ve toplumu, aklı, deliliği, insanı, baskıyı ve otoriteyi konu alan diyaloglar; eserin ilk yayımlandığı günden bu yana oldukça ses getirir.
Anton Çehov, karakterleri Ivan ve Andrey üzerinden yaşadığı dönemin ve geleceğin toplumuna sert eleştiriler yöneltir. Aynı zamanda metnin geneline bakıldığında, diyaloglar arasında yoğun felsefi ve ideolojik mesajlar da gizlidir. Dört duvar arasında kısılı kalmış ve birbirine tamamen zıt iki role sahip iki adam, aralarında yaptıkları samimi konuşmalarda toplumun gizli kalmış taraflarına da ayna tutmayı başarır. Keza bu nedenle, Çehov, Altıncı Koğuş'ta okurlarına pek çok soru yöneltir: Akıl hastanesindeki insanlar gerçekten deli midir? Onları akıl hastanesinde tutmak toplumun huzuru ve mutluluğu için doğru bir çözüm müdür? En önemlisi de, insan neden delirir? Siz de tüm bu soruların cevabına Çehov'un benzersiz üslubu eşliğinde yanıt aramak için Altıncı Koğuş'u okuma listelerinize dahil edebilirsiniz.
Altıncı Koğuş - Anton Çehov
Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları baebat koşullara karşı çıkarken,Andrey Yefimıçbunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü ‘felsefi’ yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir.Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının ‘deliliği’nin simgesidir adeta.