Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son Günü (Karton Kapak) - Victor Hugo tarafından kaleme alınmış ve ilk kez 1829 yılında basılmış bir romandır. Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Victor Hugo, Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü henüz 26 yaşındayken kaleme alır. Yayınlandığı günden beri tüm dünyada ses getiren ve hâlen oldukça önemli klasik eserler arasında gösterilen roman, Victor Hugo'nun Grene Meydanı'nda bir tutuklunun idam edilişini izlemesinden doğar. Bu olaydan oldukça etkilenen Victor Hugo, hem idam cezasını hem de toplumun bu olay karşısındaki tepkisini güçlü bir dille eleştirir. İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle 2013 yılında raflarda yerini alan ve toplam 118 sayfada oluşan eserin çevirisi Volkan Yalçıntoklu'ya aittir.
Öleceğiniz Günü Bilseydiniz Ne Yapardınız?
Bir İdam Mahkumunun Son Günü romanının baş karakteri, cinayet suçlamasıyla hüküm giymiş bir tutukludur. Çıkarıldığı mahkemede bu adamın beş hafta sonra idam edilmesine hükmedilir. Roman, idam cezasına çarptırılan adamın geçirdiği beş hafta üzerinden şekillenir. İlk gün ve haftalarda yaşama içgüdüsü ile hâlen cezanın bozulacağına ve bir şekilde hayatta kalacağına inanan tutuklu, zaman geçtikçe ümidini kaybetmeye ve bahsi geçen günde öldürüleceğine ikna olmaya başlar. Üstelik hangi gün ve ne şekilde öleceğini bilmesi, onu henüz fiziken ölmeden ölüm fikrine çok yaklaştırır. Geçen her saniyede ruh hali biraz daha değişmeye ve karmaşıklaşmaya başlayan adamın, hayata ve topluma olan bakış açısı da oldukça farklı düşünceler üzerinden şekillenir. Victor Hugo, romanın baş karakteri üzerinden okurlara, hayatın sonlanacağı günü bilmenin ve bununla yaşamak zorunda olmanın ağırlığını anlatır.
Suç İşlemek Hastalık mıdır?
Victor Hugo, romanın ilk cümlesinde suçluları intikam almak için cezalandırmak yerine iyiliğe yönlendirerek tedavi etmenin gerekli olduğunu söyler. Romanın baş karakteri olan tutuklu, ölüme yaklaştığı her gün büyük bir dikkatle çevresindeki insanları ve olan biteni gözlemler. Çevresindeki herkes, bu adama birkaç gün sonra öleceği için acır. Ancak hiçbiri, ondan daha önce ölmeyeceğinin garantisine sahip değildir. Aralarındaki tek fark, tutuklu adamın ne zaman öleceğini biliyor olmasıdır. Fakat toplumdaki birçok insan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar ve ölüm fikrini sağlıklı günlerinde aklına bile getirmez. Bu durum, tutuklunun aklına artık insan bile olmadığı düşüncesini getirir. O, artık yalnızca çoktan toplumdan dışlanmış, gözden çıkarılmış ve ölümle burun buruna kalmış biridir.
Güçlü Bir Toplum Eleştirisi
Bir İdam Mahkumunun Son Günü romanının bu kadar beğenilmesi ve bir baş yapıt olarak kabul edilmesinin bir nedeni de Victor Hugo'nun romanda işlenen dönemin toplumuna yönelttiği sivri ve güçlü eleştirilerdir. O gün geldiğinde idam sehpasına çıkarılan tutuklu, karşısında bir anda bir tiyatro izlemeye gelmişcesine heyecanlı ve mutlu bir insan kalabalığı görür. Bu ölümü görmek için saatlerdir coşkuyla bekleyen kalabalık, artık yaşanacakları yalnızca bir gösteri olarak kabul eder. Victor Hugo, bu sahne üzerinden masumiyetini ve duygularını yitirmiş insanlığa vurgu yapar.
Ölüme Hazır Olmak Mümkün mü?
Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nde işlenen baş karakter, idam edileceği güne kadar bir şekilde bu fikre alışmaya çalışır. Başına ne geleceğini ve ne zaman son nefesini vereceğini bilmesine rağmen, bu fikir asla zihninde normal bir düzleme oturmaz. Bu noktadan yola çıkarak Victor Hugo, okurlarına bir soru daha yöneltir: Ölüme kendinizi hazırlamanız mümkün mü? Neler yaşanacağını tam olarak bilseniz bile, ölümle yüzleşmeye hazır olabilir misiniz? Siz de bu soruların cevaplarına doğru bir yolculuğa çıkmak ve Fransa edebiyatının en önemli klasiklerinden birini okumak için Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü en kısa zamanda okuma listenize ekleyebilirsiniz.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü (Karton Kapak) - Victor Hugo
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclis’e katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, l’Evénement adlı bir gazete çıkardı. 1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859’da sona erdi, fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde kaldı, 1870’de Fransa’ya döndü. 1871’de Paris Komünü’nü desteklemese de komüncüleri savundu. Victor Hugo 1829 yılında yayımladığı Bir İdam Mahkûmunun Son Günü adlı romanıyla idam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıktı. Klasik edebiyatın şaheserleri arasında yer alan Notre-Dame’ın Kamburu ve Sefiller adlı romanlarıyla dünya edebiyat tarihine geçti.