Gurbet Hikayeleri - R.Halid Karay
Türk Edebiyatı tarihine damga vurmuş olan Refik Halit Karay'ın ''100 Temel Eser'' arasına girmeyi başaran Gurbet Hikayeleri, her bireyin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri... İnkılap Kitabevi'nin basımıyla sunulan kitap, 14 eşsiz hikâyeden oluşuyor. 1940'ta ilk kez yayımlanan kitap, Refik Halit Karay'ın Memleket Hikayeleri kitabının da devamı niteliğinde.
Bir Sürgün Yazarından Vatan Hasreti
Beyrut ve Halep'te 15 yıl sürgün kalan yazar, memleket hasretiyle sürgündeyken kaleme aldığı hikâyeleriyle Anadolu insanının hayatını anlatıyor. Olay öykücülüğünün en iyi örneklerini sunan Refik Halit Karay'ın Gurbet Hikayeleri, Türk Edebiyatı'nın en önemli başyapıtlarından. Refik Halit Karay; Yara, Eskici, Antikacı, Testi, Fener, Zincir, Gözyaşı, Keklik, Akrep, Köpek, Çıban, Kaçak, Güneş, Hülle isimli hikâyeleriyle Fransız Edebiyatı'nın yakın takipçisi olduğunu da gözler önüne seriyor. İnsanların nelerden ders çıkarması gerektiğini aşılayan Gurbet Hikayeleri kitabı, özellikle gençler için eğitici bir kitap olma özelliği de taşıyor.
Kitabında mahkûmların, askerlerin, esnafların, antikacıların yaşamlarına dokunan Refik Halit Karay, oldukça sade ve yalın bir anlatım dili kullandığı için herkesin kolayca anlayabileceği bir kitap sunuyor. Bir solukta okunabilen bu harika başyapıt, Refik Halit Karay'ın Beyrut'ta ve Halep'te edindiği izlenimleri de okuyucusuna ulaştırıyor. İlköğretim, lise ve üniversite öğrencileri için tavsiye edilen; âdeta bir ödev niteliği taşıyan kitap, ''100 Temel Eser'' damgasıyla bu özelliğini kanıtlıyor. 79 sayfadan oluşan Gurbet Hikayeleri, özellikle yabancı bir ülkede yaşanan yalnızlığı, ana dil konuşma isteğini ve memleket hasretini anlatıyor.
Refik Halit Karay (1888-1965)
İstanbul doğumlu usta yazar Refik Halit Karay, Türk Edebiyatı'nın hatırı sayılır isimleri arasında yer alıyor. Servet-i Fünun'dan Fecr-i Ati'ye ve Milli Edebiyat Dönemi'ne uzanan yazarlık yolculuğunu, ölümünden sonra 1990 yılında basılan Bir Ömür Boyunca adlı kitabıyla sonlandırmıştır.
Güneş çoktan batmıştı; fakat çiftlik gene, sabah oluyormuş gibi, çoşkunluğunu kaybetmeyen bir aydınlık içinde, kuş cıvıltılariyle dolu, gölgesiz, üzüntüsüzdü.