Kayıp Tanrılar Ülkesi
“Babasız çocuklar tanrıya sığınırdı ama o, tanrı olmayı seçti.”
Berlin’de cinayetler işleyen bir seri katil… Cinayet mahalline Zeus’tan, Poseidon’dan, Kranos’tan, Uranos’tan izler bırakıyor ve Pergamon antik kentini anımsatıyor. Her biri muamma olan cinayetlerin şifreleri Pergamon’un dehlizlerinde, karanlık sokaklarında, çürümüş ahşabında ve erimiş mermerinde gizli…
Türk polisiyesinin usta ismi Ahmet Ümit, dört yıldır üzerinde çalıştığı yeni romanı
Kayıp Tanrılar Ülkesi ile okurlarını büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta okurlar, ilk sayfadan itibaren polisiye gerilimi doyasıya yaşıyor, arkeolojinin sırlı kapılarından geçiyor, mitolojinin büyülü dünyasına uzanıyor.
Gerçek bir edebiyat şöleni…
“Unuttuğunuz yerden başlayacağım. Adımın silindiği son şehirden, son heykelimin parçalandığı son tapınaktan, son kâhinimin son kehanetinin son sözünden, sunaktaki son kurbanın tüten son etinden, sevgiyle, saygıyla, korkuyla yalvaran son kulumun son duasından…”
Polisiye, arkeoloji ve mitolojiyi bir araya getiren “Kayıp Tanrılar Ülkesi” bu konulara ilgi duyan insanların merakını cezbedecek bir kitap. Heyecanlı ve aksiyon dolu bir hikâyesi olan roman, Türk edebiyatının önemli polisiye yazarlarından biri olan Ahmet Ümit tarafından yazılmıştır. Yayınlandığı andan itibaren hikâyesinin içeriği ve ilham kaynağı ile oldukça merak uyandıran kitap, kaotik tarzıyla tek nefeste okunacak türdendir. Okurunu içine çekerek önce Berlin’e oradan da Pergamon’a taşıyacak olan kitap temelini antik hikâyelerden alır. Avrupa’nın en kaotik, renkli ve çarpıcı kenti olarak tabir edilen Berlin hikâyenin çıkış noktası. Mitolojik hikâyelerle kafayı bozmuş ve kendinden geçmiş bir katilin tanrı olma arzusu ve Türkiye’den Berlin’e taşınmış Zeus Altarı çevresinde temellenen hikayesi okurlara eşsiz bir okuma serüveni sunar.
Kayıp Tanrılar Ülkesi Kitabının Konusu
Yazar hikâyenin ana karakterini “Babasız çocuklar tanrıya sığınırdı ama o, tanrı olmayı seçti!” şeklinde tanımlar. Ahmet Ümit, babasız yetişen ve yaşadığı kötü olayları, büyüdüğü zaman tanrı olma isteğiyle aşmaya çalışan becerikli bir katilin hikâyesini kitabında anlatır. Berlin’de yaşayan katil, oldukça akıllı ve yetenekli olduğu için uzun süre yakalanmaz. Yunan mitolojisinin baş tanrısı olan Zeus’un ağzından, parşömen kâğıtlarına insan kanı kullanarak şiirler ve destanlar yazar, kafasındakileri farklı bir karaktere dönüşerek dışarıya yansıtır. Katilin amacı, işlediği cinayetler aracılığı ile insanlara geçmişte kalan ve günümüzde sadece birer mitten ibaret olan Yunan ve Roma panteonunda yer alan tanrıları hatırlatmaktır. Unutulmuş tanrıları yeniden uyandırmak için kurbanlar veren ve birçok insanın canını alan bir seri katilin çevresinde döner olaylar. İnsanlara olan nefretini kendi içinde absorbe edemeyip eyleme döken bozuk bir ruhtur ana karakter. Babasız kaldığından beri yaşadıkları yüzünden ölen babasını suçlar ve onunla hesaplaşmak için Tanrıların Evi Olimpos (Olympos) dağına çıkmaya çalışır. Tanrıların kayıp evi/ülkesine gidebilmek için her şeyi yapmaya hazır, geçmiş travmalarından kurtulamamış bir insanın yaşadıklarını anlatır. Türk bir ailenin çözümlemeye çalıştığı cinayetler ve katilin yaptıklarını anlatırken, Türkiye’ye ve Pergamon’dan götürülen sunağa bolca atıf yapar. Romanda anlatılan hikâyenin, bahsedilen yerlerin kısmen gerçeğe dayanması ise ilgi çeker.
Kayıp Tanrılar Ülkesi Kitabının Çıkış Hikâyesi
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Ahmet Ümit’in yeni romanı, kaliteli baskısının yanı sıra hikâyenin kurgusu ve çıkış noktası ile ilgi çeker. Yazar kitabı “Yazması zor, okuması kolay bir roman oldu.” şeklinde tanımlar. 2008 yılında Berlin Bergama Müzesi’ni ziyaret ettiği sırada ilk kez Zeus Altarı’nı gördüğü an kitabı yazmaya karar veren Ümit, eserin hikâyesinin onu çok etkilediğinden bahseder. Bilindiği gibi Zeus Altarı aslında Türkiye Pergamon (Bergama) Antik Kenti’ne aittir. 1870’li yıllarda Alman bir mühendis olan Carl Humman tarafından Prusya’ya götürülen eser, günümüzde Berlin’de sergilenir. 35,64 m genişliğinde 33,4 m derinliğine sahip sunak/altar parça parça sökülerek taşınmasına rağmen, kaidesi hâlâ Bergama antik kentinde görülebilir. İlk yapıldığı dönemde savaşta galip gelmek, felaketlerden ve hastalıklardan korunmak için üzerinde kurban kesilen sunak kitabın hikâyesini oluşturur. Yunan Tanrıları ve Titanlar’ın arasında geçen savaşı anlatan frizlere sahiptir. Adı Truva Savaşı’nda Yunanistan’ın en yüksek zirvesinde bulunan bu sunaktan, Zeus’un olayları izlemesinden gelir. Ahmet Ümit altarın yapılış, kullanılış ve kaçırılış hikâyesinden etkilenerek kitabı yazmaya karar verdikten sonra, Bergama Asklepion’a bir psikoloji kongresine katılır ve boş sunak alanını gördüğünde kesin olarak hikâyesine başlar. Yıllarca yaptığı araştırmaları ve birikimlerini Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabında kullanır ve ortaya tek solukta biten, mitlerle zenginleştirilmiş bir eser çıkar. Heyecan dolu bir cinayet dizisi ve bunu çözmeye çalışan karakterleri anlatan kitabı avantajlı şekilde satın alabilir, Ahmet Ümit’in anlaşılır edebi diline doyarak bir çırpıda okuyabilirsiniz.