Kırmızı Pazartesi
Her yazar, yazdığı en son romanııı en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. -Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi özyaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım Yüzyıllık Yalnızlık değil de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum; ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Patartesi (Gronica de Una Muerte Anunciada) olduğunu sanıyorum.
Sadece Latin Amerika edebiyatına değil, dünya edebiyatına da adını altın harflerle yazdıran Gabriel Garcia Marquez'in ölümsüz eseri Kırmızı Pazartesi, gerçekleşeceği bilinen ancak engellenmesi için hiçbir şey yapılmayan bir cinayeti konu alıyor. Can Yayınları tarafından basılan Kırmızı Pazartesi, kitapseverlere soluksuz okuyacakları bir roman sunuyor. Yazar, kitabı eline alana herkes için sonu belli satırları sürükleyici bir şekilde art arda getiriyor. Romanın baş kahramanı Santiago Nasar, yazarın kendi cümleleri ve gözlemleri ile herkesin gözü önünde ölüme mahkum oluyor.1927 yılında Aracataca, Kolombiya'da dünyaya gelen ve hikaye, roman, senaryo ve oyun yazarlığı yapan Gabriel Garcia Marquez'in, ülkemizde en çok sevilen eserlerinden biri olan Yüzyıllık Yalnızlık dünya çapında da büyük ilgi ile karşılanıyor. Yaprak Fırtınası, Albaya Mektup Yok, Hanım Ağa'nın Cenaze Töreni gibi pek çok romanı bulunan yazar, 1972 yılında Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü'nü ve 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak dünya edebiyatında en beğenilen yazarlar arasında yerini alıyor.
1981 yılında yazarın yedinci romanı olarak yayımlanan ve orijinal dili İspanyolca olan Kırmızı Pazartesi kitabı, İnci Kut'un çevirisi ve Can Yayınları'nın basımı ile okurları ile buluşuyor. Usta yazarın romanında, baş kahraman Santiago Nasar, Pablo ve Pedro Vicario kardeşler tarafından tüm kasabanın gözü önünde öldürülüyor. Kasabaya yeni gelen ve son derece varlıklı olduğu bilinen Bayardo San Roman, meyhanede gördüğü Angela Vicario ile evlenmeye karar veriyor. Evlilik kararı hem Angela'nın ailesi hem de kasaba halkı için büyük bir sevinçle karşılanıyor. Zengin, bilgili ve gizemli Bayardo ve kasabalı Angela için kasabada büyük bir şölen tertip ediliyor ve şölen sonunda çift, üstü açık bir arabayla evlerine gitmek üzere yola çıkıyor. Ancak çiftin ve kasabanın mutluluğu Bayardo San Roman'ın gelinin bakire olmadığını öğrenmesi ile yön değiştiriyor. San Roman'ın gelini gece yarısı evine geri getirerek, iki kardeşine Angela'nın bakire olmadığını bildirmesi ile töre cinayetinin saati işlemeye başlıyor. Pablo ve Pedra Vicario kardeşler, Angela'dan bakire olmamasından kimin sorumlu olduğunu öğrenmeye çalışıyor ve sonunda Angela'nın ağzından Santiago Nasar ismi çıkıyor. İki kardeş, nerede ve nasıl olduğu konusunda tek kelime söylemeyen Angela'yı arkada bırakarak kasap bıçaklarını alıyor ve evden ayrılıyor. Vicario kardeşler ellerinde kasap bıçakları ile Santiago'yu ararken, Santiago herşeyden habersiz o sabah gemiyle gelecek olan piskoposu karşılamaya gidiyor. Bu sırada Vicario kardeşler, gördükleri herkese Santiago'yu öldüreceklerini söylüyor; ancak kimse kardeşleri ciddiye almıyor ya da Santiago'ya haber vermek için yeterince çaba sarf etmiyor. Böylece bütün kasabaya Santiago'nun öldürüleceği ilan edilmiş oluyor. Sonunda Pablo ve Pedra kardeşler Santiago'yu nişanlısının evinde buluyor. Geriye sadece bütün kasabaya ilan edilen namus cinayetinin işlenmesi kalıyor.
Kitapta, cinayetin arka planı, halkın davranışları ve ruh hali tüm ayrıntıları ile ustaca anlatılıyor. Kitabın daha ilk cümlesinden itibaren bilinen bir sona gidilen kurgusunda, cinayetin failleri değil, nasıl işlendiği merak konusu oluyor. Kitapta tüm olaylar, yazarın bir dostu tarafından röportaj tekniği kullanılarak anlatılıyor. Gabriel Garcia Marquez, Kırmızı Pazartesi kitabı ile bir cinayetin arka planını çiziyor ve toplumun ruh analizini yapıyor. Yazar, göz göre göre işlenen bir cinayeti eşsiz anlatımı ile kitapseverlerle buluşturuyor ve küçük bir kasabada yaşananları yalın bir dille, tüm detayları canlandırarak okuyucuya aktarıyor. Roman, akıcı anlatım ve ayrıntılı ruh çözümlemeleri sayesinde okurların ilgisini canlı tutuyor. Nobel ödüllü Gabriel Garcia Marquez, dünya edebiyatının öncülerinden biri olduğunu Kırmızı Pazartesi kitabı ile bir kez daha ilan ediyor.