Satranç - Stefan Zweig
Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar.
Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
90’lı yılların sonunda satranç şampiyonu Garri Kasparov ile IBM tarafından üretilen ‘Deep Blue’ bilgisayarlarının maçlarını ve son maçın ardından çıkan tartışmayı hatırlarsınız. Kasparov, mağlup olduğu maçın ardından, insan müdahalesi iddiasını dile getirmiş ve bir rövanş talep etmişti. IBM, iddialara karşı çıkmasına rağmen, ne hikmetse rövanşı kabul etmediği gibi ‘Deep Blue’ projesini de sonlandırmıştı. Birçoğumuzun hatırlayacağı en ateşli satranç “mücadelesi”ydi bu. Elbette satranç tutkunlarının bildiği, tarihe geçmiş başka müsabakalar da vardır. Ama edebiyat tarihinin en büyük müsabakalarından birini, Stefan Zweig’ın Satranç adlı uzun öyküsünden okumalısınız, tabi daha önce okumadıysanız! Zweig’ın uzun öyküsünde iyi niyetli bir köy papazı tarafından evlat edinilen, yetim ve insanı şaşırtacak derecede cahil Mirko Czentovic ile Avusturyalı asilzade bir ailenin varisi Dr. B. arasında, New York’tan Buenos Aires’e hareket eden bir yolcu gemisinde yaşanır efsane müsabaka. Czentovic bütün cehaletine rağmen zihni melekeleri satranç konusunda rakipsizdir. Daha çocuk yaşta, en iyileri birbiri ardına devirip, kısa sürede şöhret basamaklarını tırmanmıştır. New York’tan Buenos Aires’e gitmesinin sebebi yenilmezlik serisini devam ettirmektir. Ancak aynı gemide bir satranç “meczubu” daha vardır. Gizemli Dr.B. yıllarca kaldığı hücresinde kendi kendine oynadığı satranç sayesinde özgürlüğüne kavuşmuştur. Ancak yeniden satranç oynaması kesinlikle yasaktır. Ta ki, ‘kendini sınamak’ isteyene kadar! Stefan Zweig Satranç isimli bu uzun öyküsünde, Czentovic ve bilhassa Dr.B. aracılığıyla bütün psikolojik birikimini gözler önüne sermiştir deyim yerindeyse. Dr.B.’nin anlatıcıya aktardığı eski anıları, ‘psikolojik’ çözümlemenin anatomisi gibidir adeta. Dahası, Zweig Satranç öyküsünde, hep korktuğu ve kaçtığı Nazi zulmünün de bütün korkunç yüzünü göstermektedir. Zira sadece toplama kamplarında değil, Gestapo’nun sorgularda uyguladığı yıldırıcı metodları tüm canlılığıyla aktarır. Aslında bunlar, biraz da Zweig’ın kendi karamsarlığının göstergesidir. İkili arasında yaşanan, sadece gemideki bir avuç satranç meraklısının tanık olduğu bu olağanüstü mücadelenin öyküsü, iki ayrı yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabın ismine ve anlattığı öyküye uygun olarak, isteyen okurlar, her iki kitabı aynı anda okuyabilirler. Bu sayede Ahmet Cemal ve Esen Tezel’in çevirisi farklı bir satranç mücadalesine dönebilir! Kitabın sonunu değilse de çeviri mukayesesinin sonucunu söylemeliyim: Berabere!
Çağlayan Çevik
Bir Paragraf
Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar.
Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
90’lı yılların sonunda satranç şampiyonu Garri Kasparov ile IBM tarafından üretilen ‘Deep Blue’ bilgisayarlarının maçlarını ve son maçın ardından çıkan tartışmayı hatırlarsınız. Kasparov, mağlup olduğu maçın ardından, insan müdahalesi iddiasını dile getirmiş ve bir rövanş talep etmişti. IBM, iddialara karşı çıkmasına rağmen, ne hikmetse rövanşı kabul etmediği gibi ‘Deep Blue’ projesini de sonlandırmıştı. Birçoğumuzun hatırlayacağı en ateşli satranç “mücadelesi”ydi bu. Elbette satranç tutkunlarının bildiği, tarihe geçmiş başka müsabakalar da vardır. Ama edebiyat tarihinin en büyük müsabakalarından birini, Stefan Zweig’ın Satranç adlı uzun öyküsünden okumalısınız, tabi daha önce okumadıysanız! Zweig’ın uzun öyküsünde iyi niyetli bir köy papazı tarafından evlat edinilen, yetim ve insanı şaşırtacak derecede cahil Mirko Czentovic ile Avusturyalı asilzade bir ailenin varisi Dr. B. arasında, New York’tan Buenos Aires’e hareket eden bir yolcu gemisinde yaşanır efsane müsabaka. Czentovic bütün cehaletine rağmen zihni melekeleri satranç konusunda rakipsizdir. Daha çocuk yaşta, en iyileri birbiri ardına devirip, kısa sürede şöhret basamaklarını tırmanmıştır. New York’tan Buenos Aires’e gitmesinin sebebi yenilmezlik serisini devam ettirmektir. Ancak aynı gemide bir satranç “meczubu” daha vardır. Gizemli Dr.B. yıllarca kaldığı hücresinde kendi kendine oynadığı satranç sayesinde özgürlüğüne kavuşmuştur. Ancak yeniden satranç oynaması kesinlikle yasaktır. Ta ki, ‘kendini sınamak’ isteyene kadar! Stefan Zweig Satranç isimli bu uzun öyküsünde, Czentovic ve bilhassa Dr.B. aracılığıyla bütün psikolojik birikimini gözler önüne sermiştir deyim yerindeyse. Dr.B.’nin anlatıcıya aktardığı eski anıları, ‘psikolojik’ çözümlemenin anatomisi gibidir adeta. Dahası, Zweig Satranç öyküsünde, hep korktuğu ve kaçtığı Nazi zulmünün de bütün korkunç yüzünü göstermektedir. Zira sadece toplama kamplarında değil, Gestapo’nun sorgularda uyguladığı yıldırıcı metodları tüm canlılığıyla aktarır. Aslında bunlar, biraz da Zweig’ın kendi karamsarlığının göstergesidir. İkili arasında yaşanan, sadece gemideki bir avuç satranç meraklısının tanık olduğu bu olağanüstü mücadelenin öyküsü, iki ayrı yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabın ismine ve anlattığı öyküye uygun olarak, isteyen okurlar, her iki kitabı aynı anda okuyabilirler. Bu sayede Ahmet Cemal ve Esen Tezel’in çevirisi farklı bir satranç mücadalesine dönebilir! Kitabın sonunu değilse de çeviri mukayesesinin sonucunu söylemeliyim: Berabere!
Çağlayan Çevik
Bir Paragraf
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!